“Bir musubet bin nasihattan iyidir” diye bir bir laf vardır ki bence de doğrudur. Onlardan birini 15 Temmuz akşamı milletçe yaşadık.
“Bir musubet bin nasihattan iyidir” diye bir bir laf vardır ki bence de doğrudur.
Onlardan birini 15 Temmuz akşamı milletçe yaşadık.
Önce hiçbir şey anlamadım. Bu kadar saçma sapan saatte, saçma sapan bir başlangıç noktasıyla gerçekleştirilmeye çalışılan bir darbeyi , 80 darbesini de yaşamış olan , ben hiç görmemiştim. Ben olayları kavrayana kadar saat gecenin bilmem kaçını buldu ve selalar eşliğinde yola dökülen halk darbeyi bertaraf etti. Sonuç güzel. Allah biliyor ya hayatımda Tayyip Erdoğan’ın sağ sağlim İstanbul da güvenli bir yere gelebilmesi için bu kadar dua edeceğimi rüyamda görsem , hayra yormazdım.
Evet Tayyip Erdoğan dahil hiçbir canlıya zarar gelmesini gerçekten istemem ama eğer bu kalkışmada ona bir şey olsaydı Türkiye de iç savaş çıkardı.
İlk önceleri gelişen olaylar bana bunun, sanki başkanlığı desteklemek ve Tayyip Erdoğan’ın elini güçlendirmek için hükümet tarafından , yazılmış bir seneryo gibi göründü. Sonra daha bir düşünmeye vakit bulup gelişen olayları takip ettikçe de fikrim değişti.
Evet bu bir senaryoydu ama yazarı farklı. Feto piyonunu harcayıp ,Tayyip piyonunun üstüne oynamayı veya (bu konuda tam net değilim) Tayyip’i de yok ederek iyice ortalığı talan etmeyi amaçlayan bir yazılım.
Türkiye’yi laik_ dinci, alevi_ sünni, Türk_ Kürt diye taraflara bölen bu küresel güçler bu girişimlerinde laik_dinci taraflarını birbirine düşürerek bir iç savaş planladığını, TRT deki güzel sarışın sunucuya okuttukları metni dinlediğimde kesinlikle anladım. Ve o andan itibaren Allah’ım bu oyuna milletimi düşürme diye dua etmeye başladım.
Metin inanılmaz kemalist idi. Bir darbe yapmayı planlasam ben şahsen o metni yazardım. Ama ben veya benim gibi düşünenler darbenin hiçbir hayra yol açmayacağını bildiğinden zaten böyle bir şey yapmazlardı.
Hep söylediğim gibi ben “devrim” e değil, “evrim” e inanırım…….
Evrim ise insanın akıl ve yüreğini dengeleyerek, kendini yetiştirerek “ol” ması ile gerçekleşir.
Tayyip Erdoğan’ın çağrısı ile halk yola döküldü. Bu çağrı doğrumu tartışılır. Kendileri bilmem kaç koruma ile gezerken, gencecik insanları ateşe siper olun demek ne kadar vicdani bu konumuz değil. Ben bunları test etmek için hep şu soruyu sorarım “Bunu kendi çocuğuma böyle bir durumda yapar mıyım?” Duygularımı geç vicdanım hayır diyorsa yapmam.
Neyse bunu geçelim çünkü ana konumuz değil.
Ama gelişen olaylar bana bir milat olabilmesi açısından şahsen umut verdi. Halk birbirine girmedi birlik oldu. Arada birbirine laf atan her tarafın radikalleri çıkabilir ama onları boş verin.Hükümet , muhalefet bir arada tepelerine bombaları yedikleri meclisi terk etmedi. Son zamanlarda yaptıklarıyla affedilmez HDP bile ortak fikirde idi. Ve ortak bildiriye imza attı.
Bence küresel güçler bunu beklemiyordu. Ama tarih boyunca bu millet bu bilgeliği zor anlarında hep göstermiştir. Kurtuluş savaşımızı kazanan da işte bu ruhtur.
Peki şimdi ne olacak. Başta Tayyip Erdoğan olmak üzerehükümet ve muhalefet , kendileriyle nasıl oynandığını , nasıl piyon olduklarını ve sıranın kendilerine de geleceğini fark ederek BİR olmayı seçerler, söylemlerini ve kararlarını BİR den yana kullanırlarsa Türkiye çok büyüyecek. Çünkü her daim BİR kazanır. Ama Tayyip Erdoğan bunu kendi başarısı zanneder ve kullanmaya kalkarsa esas felaket işte o zaman başlar.
Bu bir milat, ya iyinin ya kötünün, ya var olmanın ya yok olmanın, ya başarının ya başarısızlığın miladı olacak.
Peki hangisi? Bu bize bağlı. Diyeceksiniz ki biz ne yapabiliriz? Tayyip’e bağlı. Evet ilk etapta ona bağlı ama eğer biz BİR olmayı devam ettirebilirsek, ne Tayyip Erdoğan, ne hükümet, ne muhalefet önemli değil. Çünkü BİR her zaman kazanacak.
Sevgiyle kalın coşkuyla yaşayın.
BİHİN EDİGE