Bir an durup etrafınıza dikkatlice bir bakın. Dünya’ya,kendi ülkenize,televizyon gazete haberlerine,sosyal medyaya,içinde bulunduğunuz çeşitli sosyal topluluklara.
Bir an durup etrafınıza dikkatlice bir bakın. Dünya’ya,kendi ülkenize,televizyon gazete haberlerine,sosyal medyaya,içinde bulunduğunuz çeşitli sosyal topluluklara. Göreceksiniz ki istisnasız herkes birbirini yargılıyor.
Hiç kimse dikkatini kendi içine çevirip,ben kimim? İçimdeki hangi bağımlılıkların esiriyim? Olası değişik durumlarda nasıl tepki verir,neyi yapar neyi yapmam? Yargıladığım kişinin şartlarına sahip olsam, ben ne yapardım?
Bu olasılıkları düşünmeden sadece suçluyor. Hatta belki de bilinçaltında kendi yapamadığı şeyleri başkası yaptı diye suçluyor.
Örneğin “Hırsız” dediğimiz başkalarının hakkını yiyen bir fırsatçının elde ettiği bir fırsat bizim elimize geçtiğinde acaba hala namusumuzu koruyor olabilecek miyiz?
Veya ahlaksız dediğimiz bir kişinin aldığı teklifi onun şartlarına sahip olarak biz alsak, o teklifi reddedebilecek miyiz?
Belki evet,belki hayır. Bunların cevabını yaşamadan bilemeyiz. Sadece kimse kendi namusuna,ahlakına,aklına toz kondurmadığı için anında koca ,koca laflarla,kendisini metheder.Peki herkesin lafını doğru farz edersek bu bizim dışımızdaki kötüler kimlerdir? İşte aslında onlar hepimiziz. Gözümüzü özümüze kapamış, egomuzun taşkınlığıyla yaşarken, ruhumuzun rahatsızlığını başkalarını suçlayarak oyalamaya çalışıyoruz
Oysa kimseyi yargılamadan sadece kendimizi hem yatay düzlemde hem de dikey düzlemde geliştirmeye çalışsak, yani hem dünyasal yetilerimizi hem ruhsal faziletlerimizi çoğaltsak, dünyayı yaşanabilir bir hale getirirken o dünyada kendimizde daha mutlu,daha huzurlu,daha coşkulu yaşamaz mıyız?
Sevgiyle kalın,coşkuyla yaşayın…
BİHİN Edige