İmtihan, güç,direnme,dayanışma gerektiren ve sonucunda deneyim kazandıran zor bir durum. Tam da şimdi dünyaca tüm insanların yaşadıkları. Başlıkta bu imtihanın bizim için olduğunu söyledim.Peki bu biz dediğim kim veya kimler?
İmtihan, güç,direnme,dayanışma gerektiren ve sonucunda deneyim kazandıran zor bir durum.
Tam da şimdi dünyaca tüm insanların yaşadıkları.
Başlıkta bu imtihanın bizim için olduğunu söyledim.Peki bu biz dediğim kim veya kimler?
İlk önce herkesin tam da kendisi. Her olayın sebebini başkasına, şartlara, kaderine atfeden, kurban zihniyetindeki kendimiz. Yaradanı içinde bulup kendi gücünde koşulsuz sevgiye ulaşması beklenen ve nefsine karşı irade göstererek gerçek güce çıkarken kuvvetle imtihan edilen kendimiz.
Sonra bizim için Türkiye. Gerçekten oldukça sıkı bir sınavdan geçiyor. Yüzlerce sene çeşitli kültürel renklerden oluşmuş halkımız, kendisini yöneten güçlerce öyle karşıtlara ayrıldıki, her bir taraf adeta diğer tarafı düşman olarak görüyor ve dışarıdan gelecek düşmana gerek kalmadan birbirini yok etmesi bekleniyor.
Kürt’ü, Türk’ü,Alevi’si, Sünni’si, Laik’i Şeriat’çısı neredeyse bir kaşık suda birbirini boğacak hale getirildi.
Laik kesim karanlığın ayak seslerinden endişe duyuyor ve Atatürk ilkeleri sayesinde orta doğu batağına düşmekten kurtulmuş en çağdaş müslüman ülkenin geri geri karanlığa doğru koşmasına direniyor. Bu arada bu ilkelere sahip çıkamamış ve ilkeleri yaşama geçirecek aklı ve vicdanı dengeleyerek kullanamamış olmanın bedelini ödediğini fark etmediği gibi Atatürk gibi düşünemiyor. Bilmiyor ki karanlık diye bir şey yoktur. Karanlık sadece aydınlığın olmama halidir. Aydın tüm vatandaşların bir ve birlik olması ve karanlığa gömülmüş kardeşlerimizi kendi ışığı ile aydınlatması ve bu ışığın ise kendi imtihanını geçerek gerçek gücün koşulsuz sevgisini yaymasıyla ortaya çıkacağını görmesi gerekiyor.
Karanlık dediğimiz düşük bilinç seviyesinde tutulan tarafımızın ise, din kisvesi altında korku seviyesinden yukarıya çıkmasının engellendiği, senelerce kin ve nefretle yetiştirildiği, duygusal bedende fanatik bir şekilde gel gitlerle kullanıldığı gerçeğini fark ederek, çağdaş dünyanın kapılarını yaşamına açması gerekiyor
Gelelim gene biz olan çağdaş dünyadaki insanların çağ ile olan imtihanına. Buna geçmeden izninizle küçük bir hikaye anlatmak istiyorum.
“Amerika’da yerlilerin yaşadığı ilkel bir bölgede araştırma yapacak bir grup bilim adamı, bölgedeki dağa tırmanmak için orada yaşayan yerlilerden bir gurup rehberi yanına alarak seyahatlerine başlamışlar. Bir bütün gün hızlı hızlı dağa tırmanırken , yerliler aniden durmuş ve hiç ses çıkarmadan meditasyon yapmaya başlamışlar. Bilim adamları “Ne oluyor ?” diye ver yansın etseler de yerlilerden ses soluk çıkmıyormuş. Birkaç saat sonra ayağa kalkmış “şimdi devam edebiliriz” demişler. Bilim adamları biraz kızgın biraz meraklı “Ne oldu? Neden durdunuz?” dediklerinde. Yerliler “Bedenimiz öyle hızlı yol aldı ki, ruhumuz geride kalmıştı. Onu dengeledik.” Demişler.
Çağdaş kesimin bilhassa yöneticileri, halk her zaman daha sevgi doludur, bu hikayedeki gibi bedenleri ile ruhları arasındaki dengeyi henüz yakalayamamışlar.
İşte aslında biz dediğimiz tüm insanlık ayağa kalkma çağını yaşıyor. Biraz sancılı geçiyor ama başaracak gibi görünüyor. Bu başarı her birimize bağlı. Herkesin düzeltmesi gereken bir kişi var o da kendisi.
SEVGİYLE KALIN COŞKUYLA YAŞAYIN
BİHİN EDİGE