Galatasaray ve Fenerbahçe, Ligin son maçında karşılaşmak üzere sahaya çıkacaklar. Skor şampiyonu belirleyecek.
Galatasaray ve Fenerbahçe, Ligin son maçında karşılaşmak üzere sahaya çıkacaklar. Skor şampiyonu belirleyecek. Heyecan dorukta. Hem takım oyuncuları hem taraftarlar başarıya odaklanmış, kalp çarpıntıları içerisinde maçın başlamasını büyük bir tezahürat ile beklemekteler. Amaç maçı almak için gol atmak. Hedef Kaleler.
Birden zamanı durdursak, oyuncuların zihnindeki amaç olan gol atma fikrini unutturup dolayısıyla hedef olan kaleleri de ortadan kaldırsak.
Maç başladığı zamanki durumu tasavvur etmeye çalışalım. Top (araç) ayaklarında, oradan oraya amaçsızca koşuşup duran, gol yerine çalım atan, birbiriyle kavga eden ve kendilerine göre kurallar icat eden uyurgezer bir kalabalık. (Laf aramızda bu kalabalık, eğer bilmediğimiz GİZLİ BİR AMAÇ için çalışmıyorlarsa, şu anki partilerin durumuna benzemiyor mu?)
Yaşamda,her birimiz kendi maçımızı oynamak üzere sahaya çıkıyoruz. Hepimizin farklı da olsa bir amacı olmalı ki, oyun bittiğinde gollerimizi atıp yaşamımızı galip olarak bitirebilelim.
Oysa çoğumuzun amacı yok.Bir çok kişi de bir zamanlar olan amacına ulaşmak üzere kullandığı araçlarla o kadar bütünleşmişler ki araçları unutup araç için yaşar olmuşlar.
Hayatın tüm alanlarında, amaç ile aracın yer değiştirdiğini izlemek mümkün.
Mutluluk her ne kadar insanın kendi içerisindeki bütünlüğü ile doğru orantılı da olsa, yaşamda mutluluğumuzu destekleyecek ve arttıracak, dünyasal bir çok araç vardır. Örneğin evliliğimiz veya çeşitli kişilerle ilişkilerimiz . Maddi güç. Başarı.
Dikkat edin bir çok kişi yaşarken amacın mutluluk olduğunu unutmuş, birer araç olan ilişkilerin, evliliğin paranın, başarının amaçları olduğunu zannederek onların esiri olup yaşamlarından mutluluk kavramlarını tamamen silmişler.
Din konusu zaten oldum olası hazin. İnsanların çoğunluğu, onları korkutarak menfaat de sağlamaya çalışan ve kendilerine din adamı diye bir sıfat uyduran kişilerinde desteği ile amaç olan OLMAK hedefini çoktaaaan unutup, amaca giden araçlar arasında kendini kaybederken, bize gönderilen araçları bile değişik değişik şekillere sokarak, hepten şaşkın bir kalabalık oluşturmuşlardır.
Allah hepimizin zihnini ve dolayısıyla yolunu açık etsin derken (bu arada sanırım Allah bizim zihnimizle uğraşmayacak vermiş olduğu akıl sayesinde bu işi bize bırakacak) bizi amacımızdan uzaklaştırmayacak tek şeyin sevgi olduğunu ve sevgimizin büyüklüğünün bizi amacımıza adayacağını bilmemiz gerekiyor.
Bu yazımı çok sevdiğim bir sufi hikayesi ile bitirmek istiyorum.
Bir zamanlar bir köyde , bir ağacın altında adamın biri namaz kılmakta imiş. Tam namaz esnasında, şık şıkırdım giyinmiş fingirdek bir kız kırıta kırıta adamın önünden geçmiş gitmiş. Namaz kılanın önünden geçilmez fikrine sahip olan bizim amca namazı kesip başlamış söylenmeye. Kızmış, sinirlenmiş, “İnsanlarda ne din kaldı ne iman” diye her önüne gelene kızın terbiyesizliğini anlatmış.
Derken akşamüstü bakmış ki kız gayet mutlu bir surat ile geri dönüyor. Hemen yanına gidip bağırıp çağırmaya başlamış.
“Sana hiç saygı öğretilmedi mi? Dinden imandan haberin yok mu senin?”
“Ne oldu ki amca?” demiş genç kız.
“Ben tam namazda Allah ile beraberken, sen önümden geçtin gittin, namazımı bozdun benim.”
“Özür dilerim amca. Ama o sıra ben sevdiğim erkek ile buluşmaya gidiyordum, aklım o kadar ondaydı ki seni göremedim. Ama benim merak ettiğim, sen Allah gibi bir sevgili ile birlikteysen beni nasıl görebildin?”
Sevgiyle kalın coşkuyla yaşayın……..
BİHİN EDİGE