Başarıya giden yolda en önemli etkenlerden birisi de ne zaman neden vazgeçeceğini neden vazgeçmeyeceğini bilmektir.
Başarıya giden yolda en önemli etkenlerden birisi de ne zaman neden vazgeçeceğini neden vazgeçmeyeceğini bilmektir. İnsanlar çoğunlukla bir inanca, bir fikre, öğrendiklerine veya kişilere: özellikle sevgili veya eşlerine bağlı değil bağımlı olurlar. Bu bağımlılık kendini eksik hissedip onunla tamamlama, onay görme, yeniye karşı korku ve öğrenme, anlama tembelliği, sahiplenme duyguları tarafından yaratılır ve insanın zihnini esir alır yönetir. Oysa bir çok ilişki, inanç, fikir ya sorgulamadan kabul ettiğimizden ya zamanı geçtiğinden ya artık bize zarar vermeye başladığından bizim için vazgeçilmesi gerekenler listesine çoktan girmiştir. Oysa biz onlara sıkı sıkı yapıştığımız için bizi çok daha ilerilere götürecek yeniliklere kendimizi kapatırız. Kendi sınırlarımızın ötesine sıçrama, gerçek potansiyelimizi ortaya çıkarma yeteneğimizi engelleyen en büyük etken kendi olumsuz düşüncelerimiz,ön yargılarımız,duygularımız ve daha önceden öğrendiğimiz ve benimsediğimiz fikirlerimizdir. İnanç,bir şeyin açıkça görünür olmasa da mümkün olabileceğini fark etmemizi sağlayan anlama enerjisidir.
Ve inançtan kaynaklanan başarı “vazgeçme” olgusuyla yakından ilişkilidir. Bağımlılık veya alışkanlık haline getirdiğimiz şeyi bıraktığımızda ancak işte o zaman yeni algılar ve yeni olasılıklar önümüzde açılır (Bu arada Adam Fawer’in OLASILIKSIZ kitabını okumadıysanız hararetle tavsiye ederim). Aslında doğada yaşadığımız gördüğümüz her şey eğer fark edersek bize bir örnektir. Örneğin yüksek atlama yapan bir sporcu. Elindeki sırıkla kısa bir mesafeyi koştuktan sonra,engelin önünde sırığı yere sıkıca dayayıp kendine destek yaparak yükselir ve engelin üstünden atlar. Ancak atlayabilmek için, yükselmesini sağlayan şeyi-sırığı o anda bırakması gerekir. Sırığa yapışıp kalırsa onunla birlikte yere düşer ve diğer tarafa ulaşamaz. Başarı doğru şeyleri doğru zamanda kullanmaya bağlı olduğu kadar doğru zamanda vazgeçmeye de bağlıdır. Bu çok hassas bir ayırt etme ve zamanlama becerisidir.
Muhafazakarlık denilerek, bir çok şeye sorgulamadan, çağa uyup uymadığına, bugünkü şartlarda geçerli olup olmadığına bakmadan yüksek atlama yapan sporcunun sırığı gibi ne zaman elimizden atacağımıza dikkat etmeden yapışıp kalırsak değişen çağın dalgaları arasında yok olup gideriz. İçeriğini özünü bildiğin değerleri amaç yaparsan o değerler değişmez ama o amaca giden araçlar zamana,mekana ve bilince göre değişmektedir. Yeter ki amaçlarla araçları birbirinden ayırt edecek bilince ve farkındalığa gelelim.
Sevgiyle kalın…Coşkuyla yaşayın…