Bizim ülkemiz de dahil tüm dünya liderlerinde, doktorlarda, medyada konuşan çeşitli meslekten kişilerde “büyük bir savaştayız” sözünü maalesef sıkça duyuyor ve çok üzülüyorum.
Tüm dünyanın bir anda sanki ana rahmine dönmüş gibi, dişil enerjiyi barındıran, evlere çekilmesi ne anlama geliyor? Her şey tesadüf mü? Yoksa evrenin, yaşamın bir sistemi bir yazılımı mı var? Bu sistem yani evrensel yasalar her dönem o dönemin bilincine göre bildirilmiş mi? Biz bundan ne anladık. Eğer hala bir şey anlamıyorsak, Ziya Paşa’nın dediği gibi “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.” Özdeyişi gibi Allah’ın tokadını mı yiyoruz?
Korku boyutunda bir bilinçteysen evet ama sevgi boyutundan bakıyorsan bu bizlere güzel ve sevgi dolu bir uyarı. Daha önceden de söylediğim gibi altın gibi bir çağa geçiyoruz . Tam sırat köprüsündeyiz. Arkamızda bırakmamız gereken “korku”, sıçramamız gereken frekans ise “sevgi”. Tabi bırakmamız gerekenler sadece korku da değil, öfke ,kibir,kin,kıskançlık yani birlik bilincinin önündeki engeller. Ve bu bırakmamız gereken engelleri sembolize eden ve fiilen dünyayı cehenneme çeviren ise “savaş” tır . Sadece eylem olarak değil, düşünce olarak da , sözcük olarak da.
Korku ,kibir ve sahiplenme yani sadece “ben” deme duygularının sonucu olarak yaşanan savaşlar , dünyadaki savaş ve terörlerle de sınırlı kalmıyor ki. Anne babaların çocuk yetiştirmesinden başlayıp , çocuklar, çeşitli meslek gurubunda çalışanlar, sporcular, kadın ve erkekler hem birbirleriyle, hem karşı cinsle yarışma haline yani savaşa sokuluyor. Ben iyi gittiği zannedilen ilişkilerde bile bu sanki birbirine gol atma heyecanında gibi laf yetiştirmeyi hem hayretle hem üzüntüyle izliyorum. Anlamıyorum, mutlu mu olmak istiyorsunuz, haklı mı? Herkes kendi mutluluğunu kendi yok ediyor.
Savaşmamamız uyumlanmamız lazım. 60 larda Amerika’da ortaya çıkan “Hippie’ yani çiçek çocuklar yine bu kötü enerjiye karşı bir hareketti. Sloganları “Savaşma seviş” idi (gençler hatırlamaz ama biz onların müzikleriyle büyüdük. Örneğin Rolling Stones yuvarlanan taşlar gibi evsiz olmaktan bahsediyordu.
Barışı anlatıyorlardı ve yaşıyorlardı ama gerçeklerden uzaklardı. Bu yaşamda vazifemizi ve sorumluluğumuzu anlamak, çağa uygun bilim ve ilim ile , akıl ve kalbin dengesinde yaşayabilmekti asıl olan. Yoksa istediğin kadar iyi ol, gücü kötünün eline teslim edersin. Ve dünyayı kötü yönetir. Şimdi olduğu gibi. Korkaklar bu kötülerin oyun taşlarıdır çeşitli değer zannettikleri sebepler ile onları azdırır birbirleriyle savaştırır yetmez virüslerle savaştırırlar.
Bizler hem dünyada siyasi olarak, evrensel yasaların tam idrakinde olan atamız Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “Yurtta sulh , cihanda sulh “ diyeceğiz, hem iş yerlerinde birbirimizi yemeyeceğiz, hem ilişkilerde kendimizi ispat etmek için didişmeyeceğiz. (Kendini ispat etmen gereken tek kişi kendinsin) hem de bir virüsün bile bir bütünün parçası olduğunu idrak ederek onunla savaşmak yerine nasıl uyumlu yaşarız diye çalışacağız ki şu an doktorların, farmakologların yaptığı da o, virüsün yaptığı da o.
Eylemlerimizden, düşüncelerimizden ve kullandığımız sözcüklerden “savaş” ı atalım, barışa geçelim lütfen.
Sevgiyle kalın, coşkuyla yaşayın….
BİHİN EDİGE