Kırk yılın başı yarım gün evdeyim. Sabah aceleyle çıkıp gitmiştim, ortalık karışık, sabah ilginç bir topluluktaydım kafam karışık. Yazı mı yazsam, kitap mı okusam, iki yıldır sürüncemede kalan kitabıma mı devam etsem bilemiyorum.En kolay düzeltilecek şey ortalık. Oradan başlamalıyım. Bir yandan etrafı düzeltirken diğer yandan keşke dünyayı da böyle düzeltebilsek diye düşünüyorum.
Aklım sabahki topluluğa gidiyor. Bir yönetim toplantısı. Her görüşten insan var. Çok normal ama normal olmayan şu. Kimseyle tartışamıyorsun. Herkes birbirini azarlıyor. Üstelik bu görüşler görüş de değil. Birilerinin dayattığı ve kendilerinin de tam anlamadığı bir taraflılık. Geçen günkü YAŞ FARKI programında Zeynep Kaçar’ın altını çizdiği gibi çoğunluk olmanın dayanılmaz hafifliği. Analiz yok. Sentez yok. Zamanı şartlara göre değerlendirme yok. Sadece İstemezük…
Benim kafamın karışıklığı zihnimin karışıklığından değil. Olayın neresinden tutup nasıl düzelteceğiz. Kime ne anlatacak, hangi konuda anlaşacağız.
Hani küçükken bir arkadaş seversin. En samimi arkadaşındır. Sanki birbirinizin diyorlar ya ruh ikizisinizdir. O ne yaparsa haklıdır sana göre. Sen ne yaparsan da o hak verir sana. Büyüdükçe, olayın böyle olmadığını, insanoğlunun haksız olduğu zamanlarda olacağını ve haksız birine sırf arkadaşın diye haklı denmeyeceğini öğrenirsin. Kimse kimsenin ruh ikizi falan değildir farklı düşünüp, farklı yorumlayıp birbirine saygı duyarak sevebileceğini görürsün.
Yaşı ilerlemesine rağmen büyümeyip yaşlananlar vardır ya. Onlar bir türlü öğrenemez. Ve bu kişiler en çok bu samimi arkadaşlarıyla kavga eder ve darılır. Çünkü farklı olmasına hiç tahammül edemez. Bu özel konularda. Ama bir zihniyet etrafında toplanarak bir çoğunluk oluşturan bu tip insanlar içeriğini hiç anlamadan, düşünmeden, yargılamadan o zihniyeti aynen alır, savunur, uğruna şiddet bile gösterebilir.
Hani derler ya “Nuh der. Peygamber demez”
Türk-Kürt, Kemalist-Dinci… Vahim…Çok vahim. Her kafadan bir ses çıkıyor. Herkes ötekine saldırıyor. Üzüntüm bu arada uğruna ne canlar verdiğimiz vatan bu kargaşa da göz göre göre batağa saplanıyor.
Kemalistim diyenin çoğunun Atatürk’ün düşünce yapısını, paradigmasını, neyi nasıl, hangi şartlarda, neden yaptığını, bugün olsa o zeka neyi nasıl ‘yapardı’yı bilmediği gibi. Dinciyim diyenlerin çoğu da ruhaniyatı, Peygamberimizin söylemek istediklerini, neyin zamana göre değişmeyen bir evrensel yasa olup neyin zamana göre değişebilecek uyarı ve anlatımlar olduğunu bildiğini hiç zannetmiyorum.
Bir gün Atatürkçü olduğunu söyleyen bir arkadaşım ki sadece şikayet edip hiçbir şey yapmayanlardan, şöyle bir şey dedi:
"Keşke Atatürk kalksa da şu dinciyim diyenleri kovalasa.” Hani eğer kovalanacak bir durum varsa ona da üşeniyor hakkın huzuruna kavuşmuş Atamız’dan kalkıp kovalamasını bekliyor.
Dedim ki;
“Dua et kalkmasın. Çünkü kalkarsa eminim seni kovalayacaktır. Atatürkçülük diye bir şey çıkarıp, hiçbir şey anlamadan, düşünmeden ilkelerimi de rezil ettin diye. Ha o dini rezil edenleri de kovalasa kovalasa peygamberimiz kalkarsa kovalar.”
“Allah’ım bize;
Değiştirebileceğimiz şeyler için cesaret
Değiştiremeyeceğimiz şeyler için sabır
İkisini birbirinden ayırt etmek için akıl
İhsan eyle”
Başarının en önemli faktörlerinden biri ayırt etmek. Tabi ayırt edebilmek için. Bilgi gerekiyor, araştırmak gerekiyor, düşünmek gerekiyor ve bütünün menfaati için hiçbir ideolojik zihniyetin tesirinde kalmadan karar verebilmek gerekiyor.
Şu sıralarda tüm liderlere bakıyorum. Herkes konuşuyor. Herkesin doğru söylediği de var, yanlış söylediği de var. Ama ‘bütün’ün hayrı için bir araya gelip ne doğru ne yanlış diye karar vermek yerine, birbirlerini nasıl rezil ederler diye var güçleriyle çabalıyorlar. Tabi bu liderlere göre taraf tutmuş çoğunluklarda aynı doğrultuda gardlarını almış alt tarafta didişmekle meşguller. Bilhassa yüz yüze gelmedikleri sanal medyada müthiş bir linç yaşanıyor. Aman Allahım. Yazılanlar bir insanın kaleminden mi çıktı. Hangi vicdanın süzgecinden geçti bilinmez.
Oysa bir susup birbirimizi dinlemeye karar versek ben eminim bu ülkemiz için %95 imiz hem fikir olacağız.
Kavram kargaşasında boğulduk. Çünkü bizi boğmak isteyenler bizi en hassas noktalarımızdan yakalıyorlar. Türkiye yi Türkiye yapan ve bunca zorluğa rağmen dimdik ayakta tutan şey dinimizin ve Atatürk’ün ilkeleri.
İkisi de aklın ışığında, zamanın ve şartların farkında lığında irdelenerek yaşandığında, yolsuzluklara dur denip, sosyal adalet, fırsat eşitliği ve hukukun üstünlüğü sağlandığında ve üretime geçtiğimizde kimse bizim elimize su dökemez.
Evlerden uzak kanser hastalığı neden çok tehlikeliymiş biliyor musunuz?
Çünkü mikrop olmadığı için bağışıklık sistemimiz onu hastalık olarak görmüyor, o hücreleri kendinden zannederek içinde besliyormuş. İşte eminim düşman elinde tüfek bize saldırsa biz hepimiz elimize kazmamızı, küreğimizi alır, birlik olur düşmanı yok ederiz. Ama düşman değerlerimize bürünerek aramıza sızdığına biz birbirimizi yemeye başlıyoruz.
Ev karışık, kafam karışık. Herkesin doğrusu var herkesin yanlışı.en iyisi bana biraz ondan biraz bundan ortaya karışık..
Sevgiyle kalın coşkuyla yaşayın…