Seçime iki gün kaldı. Türkiye, tarihindeki en önemli seçimlerden birisini yapacak.
Son zamanlarda bilhassa ekranlarda çok duyduğumuz iki laf. Herkes büyük bir kibirle karşısındakini küçümsemek için “Sen kimsin” diye soruyor.
Son günlerde okuduğum bir fıkra: Hızla gitmekte olan otobüste kör kütük sarhoş bir adam yalpalaya yalpalaya arkaya doğru ilerlemekteyken birden durur ve avazı çıktığı kadar bağırır .
Duygular. Ah o duygular. Anlatabilmek için sözcüklerin yetersiz kaldığı, sadece insanın hissettiği,ve yaşadığı duygular….
Neden hiçbir ülkeye karışmadın da Türkiye der demez ayağa fırladın?” diye sorar. “Ne yapabilirim? Onlar her işlerini bana havale edip yerlerinde oturuyorlar” der.
Dünyanın biraz üzerine çıkıp insanları incelersek neler görürüz? Karıncalar gibi sağa sola koşuşturan, birbirine saldıran, her şeyi kapmaya çalışan ve bu arada yaşamına sebep olan dünyayı yıpratan insanoğlu.
Bir kadını anne yapan gebelik, fiziksel olarak değerlendirildiğinde bir mucizeden başka bir şey değildir.
Genelde insanlar neyi ört bas etmek isterler. Göstermek istemedikleri ve utandıkları bir şeyi. Kötülüklerin, ayıp şeylerin, hırsızlıkların üzeri, yapan kişiler tarafından hep örtülür.
Hala kurallara uymaya devam ettiğim için kendimi enayi değil huzurlu hissediyorum.
Yeni yıl veya YILBAŞI denildiğinde hemen hemen herkesin aklına milli piyango bileti geliyor. Herkes bu bileti alarak bir ay hayallere dalıyor. 50 trilyon bana çıksa ne yaparım